
Resim Forza'dan alıntıdır yazıya geçmeden bunu belirtiyim; ayrıca, hazırlayan arkadaşın da ellerine sağlık (rep+, tşk vs.vs.)
Maça yine son üç maçtır yaptığımız totemle başladık arkadaşımla. Maç için bilet bulamadığımız için evdeydik yine. Rakımızı açtık, yanına da şalgamı koyduk. (bu da nasıl totemse artık?)
Yine ümit doluyduk, geçmiş senelerin acısını çıkartırız bu maçı alarak dedik. İlk yarım saat geçtiğinde oyun olarak çok da kötü olmamamıza rağmen Galatasaray'ın daha iyi olduğunu düşünüyorduk. Sonrasında attığımız biraz da şans kokan golle deliye döndük, çıldırdık. Artık şu şans dedikleri meret bizim de yanımızda olacak heralde demeye başladık. Takımın mücadelesinden çok fazla şikayetçi değildik genel olarak ama yine de rahatsız edici bir durum vardı, top ayağımızda durmuyordu. Bunun için topu tutacak olan bir adam, Yusuf şarttı. İkinci yarıda biraz da Tello'nun sakatlığından dolayı zorunlu olarak oyuna girdi Yusuf. Biraz daha top tutmamıza yol açtı bu hareket. Galatasaray'ın golü gelmesine rağmen yine de kazanacağımıza olan inancımız kaybolmadı. Nitekim Yusuf bizi haklı çıkattı ve attığı golle galibiyeti getirdi.
Artık son viraja girildi. Şu dakikadan sonra verilecek bir şampiyonluk sanırım tüm camiayı kahreder. Denizlispor'un ligde kalmayı garantilemesi bizim için avantaj olarak görülse de rahat ve stressiz oynayacakları düşünülerek belki de bizi zorlayacaklarını öngörebiliriz. Ben yine de galibiyete çok daha yakın olduğumuz görüşündeyim.
Galatasaray maçına dönersek; Cisse beni şaşırtmaya devam ediyor. Bu maçta seyrettiğim Cisse şimdiye kadar seyrettiğim en iyi Cisse'ydi. Eğer bu oyununu devam ettirecekse önümüzdeki sezon için yeni bir orta saha aramak çok da gerekli olmaz bana kalırsa. Ernst'le uyumlu olarak oynadıklarını Denizli de artık görmüş ki bozmadı bu ikiliyi.
Başlıkta söylediğim gibi "Az kaldı...", bu takım bu sene seve seve şampiyonluğa gidiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder